damla

damla
yaprağın kıvrımlarından süzülmüş çiğ tanesi,zordaysanız içinizi serinletir,belkide göz yaşı eksik kalmış sözü tamalar

İlk Söz

Sevgili Eylül,
Seni tanıdıktan sonra kararlılığın, kendine güvenin, kendine inancın neler başarabileceğini gördüm.

Şu an bu blogu hazırlarken en az senin kadar heyecanlıyım, çünkü sen bu sitede yapıtlarını sergileyeceksin; belki de kendini...Başarı dileklerimle, yolun açık olsun.

Melek

23 Haziran 2008 Pazartesi

fotoritim > AĞUSTOS 2007 SAYISI > Attila Durak : Ebru - Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar

fotoritim > AĞUSTOS 2007 SAYISI > Attila Durak : Ebru - Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar

22 Haziran 2008 Pazar

DÜN DEDİKLERİ

Psikoloğlar "düne özlem"duygusunu genelde mutsuzluğa bağlarlar.Kişi bu günü yaşamada sorunlar yaşadığı için düne özlem duyar tarzında temellendirmekte mümkün.
Ben dünümün dününü özlüyorum desem ruh analizim neyi işaret eder?
Ad takmadan önce,kendimde bu duyguyu sorgulamak istedim.

Göz kapaklarımın altından geçen filimde önce koca bir cevizağacı,altında bembeyaz tülbentlere bürünmüş kadınlar göründü.Ortaya serilmiş koca bir sofranın başına kümelenmiş şehriye kesiyorlardı.Çocuklar kuş cıvıltısında dörtbir yana serpilmiş özgürce oynuyorlardı.Onların korkuları şekilsizdi.Adınada "umaca"diyorlardı.
Sonra cömert dallarıyla az ötede bir dut ağacı.Üzerinde bal gibi tatlı parmak büyüklüğünde dutlar ye yiyebildiğin kadar. Ak çarşaflar kocaman açılır da dutlar seve seve kendini çarşaflara bırakırdı.Bir tanesi bile ziyan edilmeden kışa pekmez olurdu.İşte o an bin yıla bedel bir ömürdü.

Çağıldıyan bir dere ise bu filimin en ferahlatıcı sahnesi olurdu.Koş ayaklarını buz gibi dere sularına sal nidaları kulaklarında şarkıya dönüşürdü.

Akşam alacakaranlığı bastırmaya başlayınca,telaşla toparlanan kadın ve çocuklar,tavanında kırlangıçların yuva yaptığı evlerine koşarlardı.Herşey olağan.Herşey gece yaşlı nenelerin anlatacağı hikayelere teslim olurdu.Gecenin sesizliğini size güven veren köpek havlamalarına teslim olurdu....
Köpek havlaması,horoz ötmesi,baykuş tünemesi gibi bir çok rivayeti hikayeleştiren günlerse az ilerde sizi beklerdi.....
Bu günümüzün ışık hızında geçmesini açıklamaya kalkışsak ayrı bir konu olurdu ki o da başka bir zaman ......

12 Haziran 2008 Perşembe

GERİDÖNMEK

......geri dönebilmek için,gitmek gerekiyor.O gidiş anı......
yüreği yırtan bıçak.
gözpınarlarında emrini dinlemeyen sel.....
başın,erken solmuş bir günebakan çiçeği gibi öne düşmesi......ya arkada bıraktıkların.....?
Atığın her adımın seni ondan uzaklaştırdığını bilmenin çelişkisi,içinden binlerce kez adımlarını tersine çevir,sesini bastırma işkencesi....
sonra,ufukta kayboluyor bu sancılı görüntü.Başardım diyorsun.İlk gece başın yastığa değince,anılardan bir sergi.....o nun lüle lüle saçlarının arasındaki gülüşü asılıyor zihninin duvarlarına....kollarını kendine doluyosun,onun kolları niyetine..sonra alışkanlığa dönüşüyor.Ne zaman özlemle kavrulsan kendine sarılır oluyorsun.Bu kendiliğinden gelişmiş eylemi sorguluyorsun kendinde.Deliriyormuyum diyorsun yada sığınıyormuyum.Bütün bu yürek kazılarından pırıl pırıl"özlediğinin kendisi olma"hali çıkıyor karşına.Geride bıraktığım ne varsa"ben"olmuş.......

21 Aralık 2007 Cuma


bu resim bir arkadaşımdan geldi.Bu resmin öyküsünü bilen varmı?

29 Eylül 2007 Cumartesi

Ebru

Günlerdir,teknenin başındayım."çığırtkan bir gül düşürmeye çalışıyorum".Ama insanın bir kere tadı kaçtımı hiçbir şeyde tatmin olamıyor.Bende böyle bir dönem yaşıyorum.Ama geçecek.Daha öncede "solgun sesin;söyleyeceği ölümcül sözcükleri duymamak için,kopardım içimdeki çiçeği"
biraz daha büyüdüm,olgunlaştım,sukunet kazandım.Artık içimdeki çiçeğe kıymam.O nu kendi bahçemde büyütürüm.Her kim okuyorsa,her kim çıkmazlarıma ortaklık ediyorsa,ona söylüyorum.Biraz bekleyin.....sonrasında bu alanda ebru yapımını anlatacağım.Gezdiğim köylerde çektiğim resimleri paylaşacağım.Sonrasında çocukluğuma ait hikayelerin peşine düşeceğim bulduklarımı hemen yansıtacagım.Ama şu an karanlıktayım.Geçecek.....geçecek....

25 Eylül 2007 Salı

sessizlik

.......Fırçam kırmızıyı,turuncuyu terkketi.Hissettiğim herşeye "sus"diyorum.Senki zamanı hiç bir zaman tutturamamışsın.Erken yada geç kalmışsın.Geç kaldığında "ah biraz erken davransaydım"erken geldiğinde; "keşke biraz daha oyalansaydım"sarkacı arasında telef olmuş bir ömürle daha nereye gideceksin?SUS.... sana en iyi ilaç sonsuza değin susmak olmalı.Bırak hayat kendi bildiğince aksın.Bırak perdelenmiş duyğular konuğun olsun,bırak senin olan uzağında dursun...Nasılsa fırçan mavinin içinde debelenmekte...mavi ki hep "umut"diye yanlış adlandırılmış sen ölüme yaklaşma yine de

beklemek